Arzunun Efendisi-Kinley MacGregor(sherrilyn kenyon)
Dili güzeldi hele de benim gibi birden çok kişinin bakış açısından anlatılan romanları sevmeyen biri için geçişleri çok ustaca ve akıcıydı. Espiriliydi de,hep bir tebessümle okudum. Ancak hafif bir kitaptı onca beklentiyle aldığım kitabın gayet basit bir konusu vardı. Zaten çoğu gizem tahmin edilebilirdi. Aslında kitap boyunca tüm amaç Draven'ın aile ilişkilerini,annesinin ve babasının nasıl öldüğünü çözmekti.Devamını dediğim gibi zaten tahmin edebiliyorsunuz.
İlginçtir kimi zaman fantastik kitapları hatırlatıyordu bana ,gerek Draven'ın başında olduğunu sandığı lanetle,gerek orta çağın mistik dokusuyla,gerek dönemin getirdiği ortam vasıtasıyla gerekse Draven'ın sürekli "aman sana zarar vereceğim,uzak durmalıyım senden,ben bir canavarım" tarzı bir felsefeyle hareket ettiğinden.
Kısaca konusundan bahsedersek; Draven ve Huge sürekli birbirlerinin topraklarına saldırdıkları gerekçesiyle kralın kapısını aşındırıyorlardır. Kralda en sonunda sinirlenip ikisininde birbirlerine saldırmamaları için Huge'ın en değerli varlığı olan kızını bir yıllığına can düşmanı Draven'a vermesini ister ve Draven'dan da bu bir yıl içerisinde asla kıza şehvet ve şiddet duygularıyla dokunmayacağına dair yemin etmesini ister,eğer bir yıl içinde Hugh Draven'a saldırırsa kız Draven'ın olacaktır,eğer olurda Draven yeminini bozarsa onu idam edeceğini söyler. Emily ise aşırı derece de koruyucu olan babasının asla evlenmesine izin vermeyeceğinden ve asla çocuğu olamayacağından korkmatadır. Bu güne kadar kaleden hiç çıkmamış olan Emily için rehine bile olsa kaleden böylesine yakışıklı birisiyle çıkma fikri heyecan vericidir,ve o anda anlar bu onun biriyle evlenip çocuk sahibi olabilmesi için tek şanstır! Ancak Draven'ı ikna etmek o kadar kolay değildir çünkü Draven başında lanet olduğuna inanmaktadır. Nesillerdir ailesine lordun eşi olarak giren herkes bizzat o lord tarafından öldürülmektedir. Bu sebeple Draven asla bir aile kuramayacağını düşünüyordur ve hiç bir kadınla doğru düzgün konuşmuyordur bile. Emily çok geçmeden bu adama tutulmuştur ve asla babasının köyüne saldırdığını düşünmüyordur,ayrıca kuzenin de söylediğine bakılırsa bu o adam değildir,aynı şekilde babasının da saldırmadığına emindir. Peki kim neden bu iki soyluyu birbirine düşürmek istiyordur?
Bana göre her ne kadar hafife alınsa da bir aşk romanı yazmak çok zor iştir,çünkü bir polisiyedeki gibi "aman katili kim öldürdü acaba?" diyemezsiniz zaten daha başlamadan kimin kime aşık olacağını bilirsiniz ve mutlu son mu olacak acaba da diyemezsiniz çünkü bu da yine bir polisiye romanda "ulan sonunda olayı çözüp katili bulabilecekler mi?" Sorusuna benzer. Bilinen bir hikayeyi okuyucuya tekrar satmak zor iştir. Yazar bunu bana satabildi mi,emin değilim. Öncelikle dili güzelde olsa baş kısmı çok uzatılmış hikayeye çok sonra girilmişti başta puanımı kıran ve en çok canımı sıkanda bu olmuştu.
Sonuçta önerir miyim? Benim için okyanustaki diğer balıklardan bunu ayıracak çok bir şey yoktu,ama zaten elinizde varsa kesinlikle okumaktan zevk almayacağınız bir kitap değil...
Not:Bizdeki kapakta güzel olsa da hikayeye daha çok uyan şu kapakta aklımın kalmaması mümkün değil :D
Tags:
Arzunun efendisi
historical romance
Kinley macgregor
okaliptus yaprağı
ortaçağ
Romantik Kitaplar
sherrilyn kenyon
tarihi aşk romanları
0 yorum