Karanlığın Elli Tonu-E.L. James




Daha çıkmadan olay olan Grinin Elli Tonu'nun devam kitabı da sonunda çıktı.
Kitabı elime aldığım anda ağzımdan çıkan ilk ses "Höh!" gibi şaşkınlık ile yakarış arası bir ifade oldu. Sağolsun yayınevimiz ünlü CEO'muzdan fazlasıyla etkilenip CEO'ların ceplerine layık bir fiyatla sunmuş kitabı! Zaten çok satıyor neden bu kadar pahalı yapma gereği hissedilmiş tartışılır,ama sonuçta aldım mı? Aldım. Üstelik daha önce okumuş olmama rağmen. Benim gibi tonla kişi daha olacak mı? Hiç kuşkusuz.
Peki bu paraya değdi mi?
Yayınevi açısından,kağıtlar orta kalitedeydi,kapak desen bildiğimiz karton kapak, neyi çok özeldi anlayamadım açıkcası,belki de asıl tartışılması gereken maksat neydi sorusudur...

Ancak kitaba gelirsek seri benim için iyiden iyiye bağımlılık yaratmaya başladı. Özellikle ben genelde Romance türünde seri tercih etmememe rağmen yine bu uzunlukta on kitap daha okuyabilirim,ama bence üçüncü kitap bile gereksiz,serinin büyüsü sırf okutuyor diye bozulmamalı. Bence çift aralarındaki tüm sorunları çözdü bile...

Belki de daha romantik olduğu için bu kitabın yeri benim için ilkine nazaran çok farklı oldu,ilkin de sınırlarını aşkı için aşmaya çalışan adeta platonik aşık bir kızı okurken bu sefer aşkla iyileşen bir ruh hastasını okuduk kabaca. Zaten bu kitabı bir kızın sevmemesi mümkün değildi; Ne ararsan vardı şu Christian'da,pilot,yakışıklı,sporcu,zengin,kaptan,kötü oğlan...

Ve artık Sırıl sıklam kul köle kıvamında bir aşık!

Tabii arada Christian n'oldu sana diye naralar atmadım desem yalan olur ilk kitaptaki Fifty'nin yeri de ap ayrıydı!

Bu arada Fifty demişken çeviride çevirilmiş olması Ana'nın Elli'm şöyle Elli'm böyle diye gezmesi bana çok itici geldi ama en azından bu kitapta "hadi kaçtım bebek" değilde "kaçtım bebek" diye çevirilmiş Laters Baby bence daha az feminen olmuş,buna da şükür...

Kitabın konusuna gelirsek geçen kitapta ayrılmış olan çiftimiz gayet hızlı bir şekilde bir araya geliyor -hatta bence biraz fazla hızlı-ama bu sefer herşey farklı,odun Christian gitmiş yerine sırıl sıklam aşık bir Christian gelmişti,Christian Ana'yı elinden kaçırmamak için tüm o sapkınlıklarıdan vazgeçerken Ana'da ya Christian içten içe memnun değilse diye kafayı yiyiyordu. Ama tüm bunları düşünecek zamanımız olacak sanıyorsanız yanılıyorsunuz,her taraftan Christian'ın geçmişi akıyordu,eski sevgililer mi dersiniz,aile mi dersiniz hepsi ve daha fazlası musallat oluyor.

Bunun yanında bir de Christian'ın o arka kapakta da yazan çok büyük sorunu vardı ki sormayın. Aklıma herşey geldi; "Evliyim Ana" "Çocuğum var Ana" "Ben bir sübyancıyım Ana" "Gayim" Ama herhalde aklıma kırk yıl düşünsem büyük sırrının sadistlik olduğu aklıma gelmezdi! Yahu zaten o sadist değil miydi?



Tüm bu engellere rağmen olay yönünden aslında boş bir kitaptı,hep mutlulardı ki bu da bence bir romance için bir zehirden farksızdır. Fakat ben kitaptan bir dakika olsun sıkılmadım. Evet belki daha kısa ve öz olsaydı daha kaliteli daha hoş olurdu ancak bence yazar öyle bir iş çıkarmış ki kitap su gibi akıp gidiyordu.



Karakterlere gelirsek genelin aksine ben Ana'ya bayılıyorum zaten bu karakter biraz daha akıllı veya cesur olsa yürümezdi bu seri,Ana tam bir cins*. Hele arada öyle saçma sorular sordu ki başka bir kitapta mümkün değil bulamazsınız, özellikle "Zengin olmaktan hoşlanıyor musun?" sorusu beni yıktı geçirdi.

Christianı böylesine aşık ve çaresiz görmekse neredeyse bende sadistçe bir zevk uyandırdı yine Ana aptallık yapsada kaçsa diye söylenip durdum kitap boyunca. Bir karakter bu kadar mı güzel "beni bırakma" der!

Elli ton bu sefer hediyenindi...
Sayamayacağım kadar çok hediye aldı Ana'ya Ana da mahçup olup durdu. Bu sırada da yazar iyi reklam yapmış oldu. Blackberry yerine telefon, Ipad yerine tablet, Macbook yerine laptop diyemedi bir türlü kitap bittiğinde öyle bir işlemiş ki beynime oturup internetten Blackberry modellerini incelerken buldum kendimi.
Bu kadar hediye hediye para için birlikte iddaları ne zaman çıkcak diye gözlerimi dört açmış bekler nihayet Elena dile getirdi! Ve bence kitabın da en bomba sahnelerinden biriydi Grace (Christian'ın annesi) Elena sahnesi. Elena demişken ben o kadını anlayamadım bence en büyük u dönüşü dalında birinciliğe layıktı,sanki yazar da bilememiş ne yapsa ortaya karışık olmuş öyle.

Ama bir de en büyük sahne vardı ki... Christian gözlerini yere dikmiş dizlerinin üstünde... Hemen bu sahnenin ardından gelen evlilik teklifi sahnesi...

Sonuçta herşey tatlıya bağlandı,aralarda büyük yer kaplayan gereksiz sahneler yerine yazar biraz daha yazıp nihayete erdirebilirdi kitabı,ama üçüncü kitap için zemin hazırlama niyetiyle sona Ana'nın kuyruk acısı içerisindeki patronundan intikama doğru özel bölümü vardı. Heyecanlı bitirmeyi başardı yazar yine.

Kısaca bu seriden beklentiniz akıcılık,komedi ve romantizm olmalı,öyle süslü cümleler ve derin kişilik analizleri beklemek de zaten bir dondurmanın ana yemek olmasını beklemek gibi olur....




Bu arada fark ettiniz mi? Fifty denince görsellerin yarısını bu şahıs kaplıyor... Adı Matt Bomer'mış,film için en çok ısrar edilen kişi imiş haksızlar mı?
Bence kesinlikle haklılar da... film olmasa keşke,serinin büyüsü tamamen bozulacak bence...






Özgürlüğün Elli Tonu için ise yayınevi 28 Kasım tarihini vermiş ama ben garantisini yine de veremem zira bu kitapta neredeyse bir ay geç çıktı.

Share:

6 yorum

  1. bende okuyorum seriyi 2 ci kitaptayım bazı yerleri gereksiz abartılsada uzun uzun detaylara girilsede oldukça akıcı bi kitap olmuş 3 çocuklu bi annenin yazdığı kitap olarak düşünülürse oldukça extreme geldi bana :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahahaha neden öyle diyorsun 3 çocuk var ortada sonuçta:D

      Sil
  2. çok güzel anlatmışsın tebrikler :) ben de film olmasını istemiyorum sadece kitap hakkındaki yazıları merak ederek girdim nete ama resimler film dedikoduları tüm hayallerime bi sınır koydu hiç hoşlanmadım christian bu dünyadan değil kimse hayalimdeki chris kadar çekici olamaz ama artık chris deyince hemen matt canlanıyo gözümde offf keşke hiç bakmasaydım kendi eşsiz chrisimle çok da mutluydum halbuki, ananın sahip olduğu mükemmelliğe asla sahip olamicamı bilmek çok kötü ağlıyorum dün kitap bittiğinden beri ve neden ağladığıma da bi cevap bulamıyorum kitap mutlu bitti ama içimdeki boşluk tarif edilemez sanırım bir kaç kere daha okurum bu seriyi ben...

    YanıtlaSil
  3. @Adsız:
    Öncelikle teşekkür ederim beğenmene sevindim :)) Ama Ana'nın sahip oluğu mükemmellik konusunda katılmıyorum maalesef,bence yazar aslında olabildiğince sıradan bir karakter yaratmak istemiş ve bence başarmışta :)) O nedenle bence üzülecek birşey yok herkes mükemmmeldir :)Sadece aynaya bak yeter!
    Grey konusunaysa katılmadan edemeyeceğim evet bence de film de asla herkesin hayaline uygun birini bulamayacaklar ama ben şanslı olanlardanım sanırım neredeyse kitaptan önce Bomer'ı tanıdım bu nedenle başladığım andan beri hayalimdeki hep Bomer'dı umarım filmde de o oynar...
    Son olarak tekrar tekrar okumana hiç gerek yok :D ülkemizde bu türe olan hayranlık artarak devam ettiği için bol bol türevlerini bulabilirsin. Şahsi önerimse DK'dan çıkan Sana Soyundum kesinlikle eminim bayılacaksın :))
    Onun dışında anladığım kadarıyla romantik türlerden hoşlanıyorsun Tarihten(sadece birazcık) de hoşlanıyorsan ülkemizde de yayınlan Historical romance türünü araştırmanı öneririm başta öyle gelmese de ne kadar benzediklerini göreceksin... Çünkü bu türdeki kitaplarda genelde zengin ve sert erkekleri ve inatçı ama aynı zaman da 'bizden' bayan karakterler içerir ve elbette bol bol aşk şehvet ve mutlu son :D Veya biraz fantastikten hoşlenıyorsan Gena showalter'ın kitapları pegasustan çıkmakta yine aynı özellikleri sayabilirim ama dikkat bayanlar biraz daha dişli :D

    YanıtlaSil
  4. Bir tek ben beğenemedim anlaşılan :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan bana bazen ben de, bir ben beğendim herhalde diyorum :D o kadar çok beğenmeyen gördüm ki, hatta bir ara bu kitap yasaklansın diye kampanyalar yaptılar o derece...

      Sil